8 Temmuz 2018 Pazar

Mucize - Spoiler-

       Bundan önceki yazımda “Mucize” ile ilgili düşüncelerimi sizlere aktarmıştım ve belki spoilerlı bir inceleme de yapabilirm demiştim. Şimdi yapıyorum.
       Kitabımızda doğal olarak Auggie ile alakalı. Auggie dediğime bakmayın gerçek ismi August ve doğuştan yüzü normalın dışında. Daha ortaokula yeni başlamasına rağmen yüzlerce ameliyat geçirmiş. Benim ona Auggie dememin sebebi ise babası ile aralarında olan bir şey. August demek yerine Auggie demek daha hoş bence.
     Dediğim gibi Auggie normalden farklı ve bu yüzden zorbalar onun peşini bırakmıyor, hatta Auggie sırf bu yüzden (babası kaskı atana kadar) bir astronot kaskı takıyor. Tabi ki insanların acınası bakışlarına alışmak zor ama Auggie görmezden geliyor, yani en azından görmezden gelmeye çalışıyor. Bir gün ailesi ona okula gitmek isteyip istemeyeceğini soruyor. Bu arada bütün ilkokulu evden eğitim alarak geçirmiş August. Tabi gitmek istemiyor, çünkü ona nasıl bakılacağını ve neler yaşayacağını tahmin edebiliyor. Biraz zorla da olsa bizim minik Auggie okulumuzun müdürüyle tanışıyor ve ona 3 kişi okulu gezdiriyor. Birisi gayet kaba ve tam bir zorba... sonradan ona geleceğiz. Evet okul tanıtılıyor ve kısa süre sonra bizim Auggie okula başlıyor. İlk gün çok zor oluyor elbette. Herkes ona dik dik bakıyor, alay ediliyor. Ama o kadar insan arasında onu gezdiren öğrencilerden birisi (Jack) onun yanına oturuyor ve “BEST FRIENDS FOREVEEER (bff)” oluyorlar. Tek onlar değil Summer adında bir kız da yemekhanede onunla oturuyor. Maalesf bizim bffimiz onunla oturmuyor. O zaman çok üzülmüştüm. Auggie daha ilk günden zorbalığa uğruyor ama onun bffleri var o yüzden sıkıntı daha az. Şu an ismini hatırlıyamıyorum ama ona okulu gezdirirken zorbalık yapan kişi bölüm sonu canavarı gibi karşımıza çıkıyor ve Auggie’nin en büyük düşmanı oluveriyor. Bizim August tam bir “ Star Wars “ hayranı ve bir karektere benzemek için arkasında örgü bırakıyor. Aynı zamanda kimse yüzünü görmesin diye uzun perçemleri de var. Bizim zorba bu örgüyle alay ediyor ve Auggie örgüyü kesiyor, buna Via yani ablası, August’un saçını kesmesine çok büyük tepki veriyor. Via kardeşi yüzünden ikinci plana atılmış hatta planda bile olmayan bir kız. Liseye yeni başlıyor, arkadaşlıklarında problem var ve ortalığa ayak uyduramıyor. Ama ailesinden yardım bile isteyemiyor çünkü ailesi August’la meşgul.
     August bütün zorlukları aşmaya çalışırken en sevdiği gün olan CADILAR BAYRAMI geliyor. Aslında Star Wars’tan bir karekter olacakken son anda karar değiştirip Çığlık oluyor. Okula gidiyor, yerine oturuyo ve bir de bakıyor Jack zorbayla konuşuyor. Müdürün onu zorladığını ve August’la arkadaş olmasının zorunlu olduğunu söylerken Auggie tüm bunları duyuyor ve Bffler ayrılıyor.  Jack sonradan durumu fark ediyor ve ondan özür dilemesine rağmen August onu affetmiyor. Bizim zorba da Jack’le takılmaya çalışıyor fakat Jack durumu bir türlü sindiremiyor ve bir konuşma anında zorbaya yumruk atıyor. Sonrasında August tarafından da affediliyor. Bu arada zorbanın Summer’dan hoşlandığını ve Via’nın da bir erkek arkadaşı olduğunu öğreniyoruz.
   Ertesi gün zorba ve Jack arasında kavga çıkıyor ve okulun öğrencileri taraflarını seçiyorlar. Zorba yalan söyleyerek çoğunluğu kendi tarafına çekiyor. Jack ise sadece bir kaç kişi tarafında haklı bulunuyor. Birkaç gün sonra zorba yalanları iyice yanında olanlar da saf değiştiriyor. Ardından bu kavga da bitiyor.
      Bu arada Via’nın erkek arkadaşının bir tiyatro gösterisi var ve Via da bu gösterinin seçmelerine giriyor. Rolü alamıyor ama yedeğe kalabiliyor. Rolü ise Miranda alıyor. Miranda, Via’nın çok eski bir arkadaşı fakat liseye geçince çok değiştiği için artık Via ile görüşmüyorlar. Via ortaokulda, Via değil “değişik yüzlünün ablası” diye bilindiği için Via kimseye August’tan bahsetmiyor. Ve eğer gösteriye gelirse yine herkesin onu “August’un ablası” olarak tanıyacağını biliyor ve (bu arada Via erkek arkadaşını ailesiyle tanıştırıyor o yüzden bütün ailesi gelmek istiyor) bu yüzden August’u götürmek istemiyor. August bunu anlıyor ve çok üzülüyor. Tam da o gün Papatya ( ailemizin tatlı yaşlı köpeği ) ölüyor. Bu bütün aile için çok zor oluyor ve sonrasında August sınıfça kampa gidiyor.
      Kampta sinemadayken Jack sıkışıyor ve azıcık daha tutamıyor. Gidilmesi yasak olan ormana gidiyorlar Jack ihtiyacını giderince sinema alanına geri dönmek istiyorlar ama son sınıflar yollarını kesiyor ve August’a sataşıyorlar. August o zamanlar inanılmaz pahalı duyma cihazları takıyor. Son sınıflar duyma cihazlarını ormana atıyor ve Bfflerin yardımına zorbanın en yakın arkadaşları koşuyor. August’u onların elinden kurtarıp birlikte kaçmak için ormana giriyor ve ellerinden kurtuluyorlar. Sonunda sene sonu geliyor ve August ÖRNEK ÖĞRENCİ oluyor. Okul artık ona alışıyor. MUTLU SON
    Ama biliyorsunuz ki bu bir seri ve ben daha ilk kitabını okudum devamı gelecek merak etmeyin. Şimdi neden bu kadar övüldüğünü anlamışsınızdır. Bu kadar çok şey yazınca çok yoruldum. Ama güzeldi bence. Neyse o zaman HOŞÇAKALIN!

a

26 Haziran 2018 Salı

Mucize

~Kaderinde sıradışı olmak varsa sıradan kalamazsın.~


   Yazar                    : R.J. Palacio
   Kitap Adı             : Mucize
   Ödüller                 : New York Times Bestseller
   Yayın Evi             : Pegasus


Kapak Arkası:

"Mucize aslında... tam bir mucize. Kendinize bir iyilik yapın ve bu kitabı okuyun; hayatınızı iyileştirecek."


Nicholas  Sparks, New York Times Bestseller Yazarı 


"Cesaret ve gerçeklerle dolu Mucize etrafımızı saran güzellikleri fark etmeyi anlatıyor. Auggie Pullman'a aşık olmamak imkansız."


Rebecca Stead, Newbery Ödüllü Yazarı


“İlk kitaplar nadiren bu kadar etkileyicidir; okurların gözünü ve yüreğini açma gücüne sahip, nadide bir hikâye.”

Publishers Weekly


“Mucize, kocaman yürekli bir kitap… hepimizin nasıl kırılgan, kusurlu ve mükemmel güzellikte varlıklar olduğumuzu gösteriyor.”

Julia Alvarez



“Unutulmaz bir nezaket, cesaret ve mucizenin hikâyesi.”

Kirkus Reviews



Benim Yorumum:



       Evet.... merhaba... uzun bir araydı. Konuşacak pek bir şey yok aslında yani başlangıç kısmını atlayabiliriz.
mucize arka kapak yazısı ile ilgili görsel sonucu         Kitap tek kelimeyle harikaydı! Aslında bu yorum biraz geç oldu çünkü bu kitap zaten patladı ve ikinci kitabı çıktı. Ama ben bir kitap çok ünlüyken okuyamıyorum. Bana  çok itici geliyor yani biraz soğuyunca okuyabiliyorum. Bu kitap (neredeyse) herkes tarafından tavsiye ediliyor bile olsa ben yine de yorumunu yapacağım.
           Dediğim gibi kitap muhteşemdi çünkü... aslında bir sürü şey var. Aralarından en önemlisi empati duygunuz tavan yapıyor. Sanki bütün o bakışlar bütün o acınma ve bütün o zorbalıklar size yapılıyormuş gibi. Kitapta o kadar çok zorbalığa uğruyor ki bizim tatlı Auggie, artık elinizde bıçak bütün o zorbaları kesmek istiyorsunuz. Emin olun dünyanın en barışçıl insanı bile bu kitabı okursa aynı şeyleri hisseder. 
  
        Kitapta Yalnızca Auggie değil daha bir sürü insanın gözünden de anlatılıyor ki bence bu çok hoş bir şey. Açıkçası ben kitaplarda sadece bir kişi gözünden anlatıldığında diğer kişi ne düşünüyordu, ne demek istedi, neden yaptı bunu şimdi diye hep sorarım ve bu kitapta neyin neden yapıldığını, yapılırken ne düşünüldüğünü anlayabiliyorsunuz.
       Bu hikaye toplam 6 kişinin gözünden anlatılıyor sırasıyla:
  1. Bölüm: August
  2. Bölüm: Via ( Auggie'nin ablası)
  3. Bölüm: Summer ( Auggie'nin arakadaşı)
  4. Bölüm: Jack ( Auggie'nin en yakın arkadaşı)
  5. Bölüm: Justin ( Via'nın erkek arkadaşı)
  6. Bölüm: August
  7. Bölüm: Miranda ( Via'nın en yakın arkadaşı)
  8. Bölüm: August
       Aslında anlatmak istediğim birçok şey var ama spoilersız bir yazı olmasını istiyorum. İnanın bu kadar güzel bir kitabın bana anlatılması beni çok üzerdi. Belki kitabın en beğendiğim yerleri ve en dokunaklı ve benzeri yerleri ile ilgili bir yazı yazabilirim. Ama o zamana dek hoşça kalın demeliyim galiba. O zaman HOŞÇA KALIN!
       

8 Ekim 2017 Pazar

Reçel


 Size çok güzel ve önemli bir haberim var. Ama bu haberi söylemeden önce merhaba, nasılsınız? Ben bomba gibi bir yaralı kahveyim. Daha uzatamayacağım söylüyorum... bir bebeğim vaaar! Şok oldunuz değil mi? Aslında sanki insan bir bebeğim olduğunun haberini veriyormuşum gibi yapacaktım ama hayır... o bir pandaa! Ve adı da Reçel. Şuraya bir yere fotoğrafını koyacağım:

 Çok tatlı değil mi? Şaka bir yana açıkçası buna " Aaa... ne güzel bir muhabbet kuşu..." diyenler olacak ama hayır bu bir muhabbet kuşu değil. Benim güzel Reçel'im bir forpus papağanı "Ama bu minnacık!" diyorsunuz belki ama bir de gagasını görün. Yaralı kahve dememin sebebi de buydu zaten. Şu an baş parmağımda yara bandı var ve beni baya ısırdı ama çok kuvvet uygulamadan.
 Şimdi ben forpus papağanım olsun çooook istiyordum ve çok fazla araştırdım. Anneme söyledim. "Bak aney, ben bi forpus istiyom, her şeyini ben alcam her şeyini ben temizliycem bla bla filan, annnnnne noluuuur?" annem de "Yani babana sor." dedi. Ben o kadar uğraşıyım anlatayım annem desin "babana sor" of neyse... Ben de babama sordum ve aramaya başladık. Annem bir hayvan dükkanında bir adama sormuş ve adam da hayvan dükkanlarında forpus bulunmadığını (çoğunlukla) ve sadece özel yetiştiricilerden bulabileceğimizi soylemiş. Annem ile babam yine bir ihtimal diye yine arıyorlardı. Aynı zamanda kuzenim de çok yardımcı oldu. Ben de sosyal medyadan araştırmaya başladım ve bir sayfa buldum. Biz iletişime geçtik falan sonra bize neler almamız gerektiğini söylediler,bizim her şeyimiz tamamdı. Almamıza birkaç hafta kala bir mesaj geldi ve bütün yavruların öldüğünün haberini aldık. Tabi ben çöktüm. Ama dakikalar geçmeden babam odama gelip yeni bir yer bulduğunu söyledi. Ağlayayım mı güleyim mi bilemedim tabi.
 Sonra sonunda 30 Eylül  cumartesi günü Reçel'imi almaya gittik. Saat 6'da kalktım ve yemek yiyemedim bile. Sonra babamla Avrupa'dan Asya'ya gittik. Kuşumu alıp eve geri döndük.
 Ve benim canım Reçel'ime şu an yeni şeyler öğretiyorum. Eskiden elimden korkan ve nefret eden canım, şimdi elime geliyor. Ona el sıkışmayı da öğrettim. Ve başka şeyler de öğreteceğim.
Sizlerle bu mutluluk kaynağımı paylaşmak istedim. Yeni rüyalarda ve reçel kavanozlarında görüşmek üzere...

1 Ağustos 2017 Salı

-Yaş On Yedi- Kitap Yorumu

 Hep çok beğendiğim kitapların yorumunu yazıyorum. Bu gün de farklı olsun istedim.

 Yazar        :      İpek Ongun
Kitap Adı :       Yaş On Yedi
Ödüller     :       Hiç Ödül Yok
Yayın evi  :       Artemis Yayınları

Kapak Arkası:

"Yaş On Yedi pembe ve bomboş romantik hayalleri değil, orta sınıftan gelen gençliğin gerçek durumunu ele alıyor. Bu kitabın hem aile hem de okul yaşamındaki sorunları gerçeklikle, ama umutsuzluğa kapılmadan, sağlıklı bir yaklaşımla veren,
 aslında ağırbaşlı olmakla birlikte gülmece öğelerini de önemseyen, gerek edebi, gerek eğitici değeri yüksek, tüm gençlerin ilgisini uyandırabilecek bir roman olduğuna inanıyorum."


Prof. Mîna Urgan

 Benim yorumuma gelirsek, ben bu kitabı bu yıl TÜYAP'dan almıştım. Onunla birlikte "Bir Genç Kızın Gizli Defteri" serisinin bende olmayan diğer kitaplarını  ve "Hayat Gençken Daha Mı Zor?" kitabını almıştım. Tabi sadece İpek Ongun'un kitaplarını okumak beni baymıştı ve başladığım "yYaş On Yedi" kitabını da yarıda bırakmıştım. Şimdi okul tatile girdi ve ben tatile gitmeyenler için en kötü şeyleri yaşıyorum. Hem internet yok denebilecek kadar yavaş hem de okuyacak kitabım kalmadı... derken birden "Yaş On Yedi"yi gördüm ve neden olmasın dedim. Ama sanırım okumasam daha iyi olurdu. Belki çok büyük heves ve yoklukla saldırdığım dandır kitaba ama isteklerimi hiç karşılamadı.
 Ben daha çok dram unsuru beklerdim ama istediğim kadar yoktu. Belki biraz canice ama senin annen ölmüş ve sen hiçbir şey olmamış gibi davranıyorsun. Benim hatırladığım kadarıyla annesi çoğunlukla sadece gözleri doluyordu ve neredeyse onun için hiç ağlamadı. Babasının bu tepkisi onu  sarsmıştı ama onunla hiç konuşmayı denemedi, denese bile hemen vazgeçti ki bu hiç adil değil. Babası görüldüğü üzere bir yardım eli arıyordu ve bunu ona vermedi. Verebilirdi bence. Belki farklı düşünüyorsunuz ama bence öyle. Aynı zamanda Serdar'la çok az vakit geçirdi. Sonunu da zaten okuyan biliyor. Ben açıkçası daha değişik bir hikaye çizgisinde ilerlerdim. Bence kitapta eksikler var. Ben daha fazla Serdar, daha fazla çaba, birazcık daha fazla dram ve çok daha arkadaşlık ilişkisi isterdim. Evet zaten arkadaşlık ilişkisi var ama mesela onların yanında ağlaya-bilmeliydi. Hep kendini tutuyormuş gibi geldi. Ağlamak zayıflık değildir o yüzden arkadaşlarıyla bu konuyu gönül rahatlığıyla konuşa bilmeliydi. Arlarında daha fazla güven olmalıydı ve kesinlikle içinde bu eşitlik konusu karıştırılmamalıydı. Eğer eşitlik hakkında gerçekten bir şey yazılırsa güzel yazılmalıydı. Erkek karakterler ( Eşref ve Volkan ) hep kadınların güçsüz olduğunu vurguluyordu arkadaşları da ( hep kızlar diye yazılmış ) karşı çıkarak bir nevi kamu spotu yapılıyordu. Ama keşke bunu yaparken arkadaş grubundan birileri seçilmeseydi çünkü bu konular Eşref ve Volkan'dan soğumama yardımcı oldu. Onun dışında başka bir şey kalmadı. Benimle aynı fikirde olmayanlar olabilir ve ben buna saygı duyuyorum. Yalnızca hep sevdiğim kitapların yorumunu yaptım ve benim beğenmediğim kitap tektükdür. Ben de arasından hem yeni okuduğum hem de çok sevip yazım dilini de beğendiğim bir yazarım olduğu için yazdım. Her neyse Yeni kitaplarda alabora yapmak üzere kitapla kalın... 


-İçimdeki Müzik- Kitap Yorumu

 Artık (yapabilirsem) her pazar bir kitap yorumu gelecek. Hayırlı olsun diyerek başlayabiliriz o zaman. Unutmadan sesi kısılmadan bana şarkılar söyleyen(!) Shawn Mendes ve Melanie Martinez' e de çok teşekkür ederim. Bu sefer kendimi tutup hemen yoruma geçeceğim.

Yazar        :      Sharon M. Draper
Kitap Adı :      İçimdeki Müzik
Ödüller     :      48 Ödül
Yayın evi  :      Timaş Yayınları

Kapak Arkası:
11 yaşındaki Melody'nin fotoğraf ik hafızası vardır. Kafası bir kamera gibi gördüğü her şeyi kaydeder. Ve "stop" düğmesi yoktur. Okulun en zeki çocuğudur ama bunu kimse bilmez... Çünkü Melody konuşamaz, yürüyemez ve yazamaz... Ama bir gün bir mucize olur! Melody kafasının içindeki sesi keşfeder... 
Sesini asla unutamayacağınız bu cesur kızla tanışmaya hazır mısınız? 
İngiltere'nin saygın edebiyat ödüllerinden Coratta Scott King ödüllü yazar Sharon M. Draper'dan hüzün ve umut dolu soluksuz okunacak bir roman. 
" Cesur, sürükleyici ve samimi bir hikâye." -School Library Journal- "Gözü kara ve gerçekçi..."
 -Kirkus Review " - İlham verici! Bu hikâye hepimizi birer aktivist haline getirebilir." -Booklist-


 Gelelim kitabın yorumuna... Öncelikle beni çok etkiledi. Empati duygumu körükledi. Duygu yüklü bir kitaptı. "Biz neleri kafamıza takıyormuşuz." dedirtti gerçekten. Daha 11 yaşında olan bu kızın yaşadıkları gerçekten çok kötü. Ama tabi Melody cesur, güçlü ve çok akıllı bir kız. Ve bunların altından kalkabiliyor.
 Melody doğuştan Spastik ikili kuadripleji yani beyin felcidir. Konaşamıyor, yürüyemiyor hatta yemeğini bile yiyemiyordur. Fakat Melody okulun en akıllı kızıdır ve bundan kimsenin haberi yoktur. Melody her gördüğü şeyi beyninde depolar ve muhteşem bir hafızası vardır. Ve aynı zamanda kelimelerin tatları bulunduğu duygunun rengini görebiliyor. Sonunda Melody'e yardımcı olabilecek birşey bulunuyor. O da Medi-Talker. İşte böyle Melody:nin ne kadar akıllı olduğunu öğreniyorlar ve onu bir yarışmaya sokuyorlar...
 Eğer bundan sonrasını söylersem bütün heyecanı kaçacağı için burda bırakayım. Gerçekten sonlarında çok üzüldüm. Bunu ona nasıl yaparlar? Her neyse dediğim gibi burda bırakıyorum. Sizi seviyorum. Başka hayal dünyalarına yelken açacağımız yeni kitaplarda görüşmak üzere, kitaplarla kalın...



30 Temmuz 2017 Pazar

-FanGirl- Kitap Yorumu

 Upuzun bir aradan sonra yazmaya birden heveslendim. Neden olduğunu bilmemekle bir de hoşuma gitti. Yoksa yazar mı oluyorum? Şaka şaka. Neyse uzatmayı severim ama kısa keselim burayı çünkü hemen bu muhteşem kitabın yorumunu yazmak istiyorum. Kitabımız FanGirl!!!
 Belki çok sevdiğim bir insanın hediye almış olmasındandır bilmem ( bu arada çoooooook teşekkür ederim. Hem bana küpe alarak annemi mecbur bırakmış hem de beni çok güzel bir yolculuğa çıkartan  bu kitabı almış olduğun için. Ve en önemlisi yengem olduğun için❣ )  kitabı büyük hevesle okumaya başladım ve iyi ki de okumuşum. Zaten bana bir arkadaşım önermişti hatta biraz ısrar etmişti. Bu önerisi için gerçekten çok teşekkür ederim. Aynı zamanda bu yazıyı yazarken şarkılarını telefonumdan esirgemeyen Shawn Mendes'e de. Kendimi yine tutamadım ve uzattım. Ama olsun sonuç olarak başlıyoruz. Dikkat spoiler kraliçesi geliyor demeden bırakmam ama.
Hikayemiz, kitabımızın baş karakteri FanGirl yani Cath ve ikizi Wren
'nin üniversiteye girişiyle başlıyor. Cath ve Wren inanılmaz bir Simon Snow hayranı. Onun posterleri tişörtleri vb. her şeyleri var. Tabi Cath'in biraz daha fazla. Her zaman birlikte olan kardeşler Wren'nin isteğiyle ayrılıyor ve farklı yurt odalarında kalıyorlar. Cath daha içe kapanık ve yalnızlığı seven biri. Kız kardeşi ise tam tersi.Gece hayatına bayılıyor. Sosyalliği çok seviyor. Cath ise kantine bile gidemiyor.
 O kadar ki ayrılmaz ikililer seyrek seyrek konuşmaya başlıyor hatta kavga edip aralarını bozuyorlar. Ama tabi asıl hikaye bu iki kardeşin hayatı değil. Daha ilk günden kendini gösteren Levi ile Cath arasında geçiyor. Levi herkesin mutlu olmasını isteyen ve daima gülümseyen uzun boylu sarı saçlı birisi. Cath'in oda arkadaşının çok yakın bir arkadaşı ve neredeyse her gün odasına uğruyor. Cath arkadaşı olduğu için geldiğini düşünüyor ama Levi... (Çok fazla spoi verdim olamaz!) Ben bütün hikayeyi anlatıyorum ya. Of neyse Cath' den bahsedelim biraz. Dediğim gibi çok sıkı bir Simon Snow hayranı ve fan hikayeleri yazıyor. Kendisi bir FanGirl. FanGirl'ü şöyle açıklayabilirim. Hikayedeki bazı şeyleri değiştirerek yazıyor. Yani eğer karakter başka seçimler yapsaydı. İşte o diğer seçenekleri yazıyor. Ve hayal gücü serbest. İlk başlarda küçük bir hayran kitlesi iken binleri geçti ve çok büyüdü.  Sonuç olarak en az spoiler vermeden bu kadar yazabilirim herhalde. Okuyan okumayan herkese çok teşekkürler. Sizleri seviyorum. Okumaktan vazgeçmeyin deyip yeni yazılı yolculuklarda görüşmek üzere, hoşça kalın...

29 Mart 2017 Çarşamba

"Kül"-Kitap Yorumu

 Herkese uzun bir aradan sonra merhabalar,
 Açıkçası sınavlar, okul vb. nedenlerden dolayı uzun zamandır yazamıyordum. Ama bu sona erdi. Ve benim hayran kaldığım ve ikinci kitabını sabırsızlıkla beklediğim bir kitabın yorumunu yazıyorum! Kitap beni kendine aşık etti bakalım sizin de öyle mi?
 Öncelikle şunu belirteyim bu kitabı okuyalı çok oldu ve büyük ihtimalle bazı yanlışlarım olabilir ama kusura bakmayın. 
Kitapta iki kişinin gözünden anlatılıyordu ve tabi ki de benim karakterim belli. DAX! Madden'i sevenler alınmasın ama ona ilk başlarda gıcık oldum. Kitabın sonlarına doğru alıştım ve ona da hak vermeye başladım ama bu onun biraz egoist olduğu gerçeğini değiştirmez.
 Tamam belki biraz açık sözlü davranıyorum ama olsun.
Kitaptaki tek üzüldüğüm nokta Madden'in asıl kaderinin sistemi yıkmak Dax'in ise yediler bakanlarından biri olmasıydı. Keşke yerler değişebilseydi çünkü ne Madden'a kuralları yıkmak ne de Dax'a kurallara uymak yakışıyor. Daha sadece birinci kitap basıldı ama yinede nefis bir seri olacağa benziyor.
 Bu seferde kısa *SPOİLERSİZ* bir yorum yazayım dedim.
 Yeni kitaplarda ya da filmlerde kaybolmak üzere, şimdilik hoş çakalın!
 😁😄😆😍

Bunlara da bakmak ister misiniz:

Mucize - Spoiler-

       Bundan önceki yazımda “Mucize” ile ilgili düşüncelerimi sizlere aktarmıştım ve belki spoilerlı bir inceleme de yapabilirm demiştim. Ş...